Hazreti Ali Hendek Savaşında bir düşman askerini alt edip yere yatırdı. Kılıcını çekti. Tam vuracağı zaman düşman askeri yüzüne tükürdü.
Hazreti Ali kılıcını kınına koydu. Onunla savaşmaktan vazgeçti. Ölümünü bekleyen kimse bu işten bir şey anlamadı. Hayretle kendisine sordu:
- Kılıcını çekmiştin. Beni öldürmene hiçbir engel yokken neden vazgeçtin? Öfken birden yatıştı.
Hazreti Ali şöyle cevap verdi:
- Ben kılıcımı Allah için vuruyordum. Ben Allahın Arslanıyım. Nefsin esiri değilim. Benim şahsıma karşı yaptığın hareketten sonra seni öldürseydim nefsim için öldürmüş olabilirdim. Hâlbuki her yaptığımı Allah için yapmam lazımdır. Ben saman çöpü değilim. Hilm yumuşaklık sabır adalet dağıyım. Kasırga nasıl olur da bu dağı yerinden oynatabilir. O sadece saman çöpünü uçurabilir. Öfke padişahlara padişahtır. Fakat bizim kölemizdir. Ben öfkeye de gem vurmuşum...
Şu dört hasleti kendisinde bulunduramayan kimseye akıllı ve ilim sahibi denmez. Birincisi; Allah korkusu. Bütün hayır ve fazîletlerin başı budur. İkincisi; güzel bir hayâ (utanma duygusu). Asâlet bununla anlaşılır. Üçüncüsü; hilm (yumuşaklık). Dördüncüsü; emri altında bulunanlara cömertlik yapmak.
Abdullah ibni Abbâs’a bir kimse sövdü. Buna karşılık olarak bir ihtiyâcın varsa sana yardım edeyim buyurdu. Adamcağız başını öne eğerek ve utanarak özür diledi.
Hazreti Hüseyin’in oğlu Zeynel Âbidîn hazretlerine bir kimse sövdü. Elbisesini çıkarıp ona hediye eyledi. Îsâ aleyhisselâm Yahûdîlerin yanından geçerken kendisine çok kötü şeyler söylediler. Onlara iyi ve tatlı cevaplar verdi. “Onlar sana kötülük yapıyor sen onlara iyi söylüyorsun” dediklerinde “Herkes başkasına yanında bulunandan verir” buyurdu.
Halîm selîm kimse dâimâ neşeli rahat olur. Kendisini herkes sever medheder. Öfkelenince “Allahümmağfir li-zenbi ve ezhib gayza kalbi ve ecirni mineşşeytan=Ya Rabbi! Günahımı af eyle. Beni kalbimdeki öfkeden ve şeytanın vesvesesinden kurtar” diye dua ederek öfkeden uzak kalmalıdır.