|
| Kutlu Doğum Şiirleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
CİHAD-I AŞK Süper Üye
Mesaj Sayısı : 249 Nerden : malatya Kayıt tarihi : 04/10/08
| Konu: Kutlu Doğum Şiirleri Perş. Mayıs 07, 2009 4:52 pm | |
| HZMUHAMMED (sav) Asrin kubbelerine adi nurla yazılan İsmi semada Ahmed yerde Muhammed olan Yedi katli göklerde Hak Cemalini gören Evvel ahir yolcusu ya hazreti Muhammed
Sağanak nur yağmurlar inerken yedi kattan O gece sendin gelen ezel kadar uzaktan Melekler her zerreye müjde verirken Hak tan O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Güneşler o gecenin nuruna secde ederken Yıldızlar mesk içinde kainat vecd ederken Bütün hamd u senalar Yüce Rabb'e giderken O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Kabe'de sirk taslar putlar yere dönerken Cehalet bayraklar birer birer inerken Bin yıllık küfr ateşi ebediyen sönerken O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
O gece Save gölü mucizeyle kururken Kisra Saraylar nda sütunlar savrulurken Arzdan arsa alemler rahmetini bulurken O gece sendin gelen ya hazreti Muhammed
Sen ki doğum kundağı ak bulutla örülen Doğar doğmaz Allah a secde emri verilen Anlında alemlere rahmet tacı görülen Kainat efendisi ya hazreti Muhammed
Sen ki güzel huyların ahlakin meşalesi Sabir doruklarinda beserin en yücesi Senin cennet mekanin fakirlerin hanesi Gönüllerin hazinesi ya hazreti Muhammed
Sana şahit sonsuzlar ezelde beri her an Sana şahit ayetler her zerre ve her mekan Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ki can Sen her canda canansın ya hazreti Muhammed
Miraç gecesi bir bir açılıyorken gökler Seni selamlıyorken her katta Peygamberler Öyle bir an geldi ki durdu bütün Melekler Hak yanli yürüdün ya hazreti Muhammed
Gönül gözü görmeyen can gözünü neylesin Dünyada dönmeyen dil mahserde ne söylesin Mevla butun beseri ümmetinden eylesin Sancaginin altinda ya hazreti Muhammed
Hak ile kul vuslati o ilahi dügünde Hiç kimseden kimseye fayda olmayan günde Hasatlan has tartan o terazi önünde Noksanlarim bagislat ya hazreti Muhammed
Biliriz ki hükmü yok bu dünya nimetinin Gönüldür sermayesi ahiret servetinin Sana selat ve selam gönderen ümmetinin Cennetler sahidi ol ya hazreti Muhammed
MÜNÂCÂT
Ya ilahî seni mahlukuna Rahman biliriz Seni alemlere can, canlara canan biliriz
Rahmetin bahçesi lutfeyledi rahmet gülünü O gülün ruhunu âlemlere sultan biliriz
Yok iken varlığa saldın nice aciz kulunu Bize yokluktan olan varlığı ihsan biliriz
Binbir isyan ile gelmişse de kullar kapına Eli boş dönmedi gufranını imkan biliriz
Bürümüş kalpleri gaflet sisi zulmetçesine Derdi nurun giderir , nurunu derman biliriz
Ya ilahî! Kulunuz , kullara noksan yaraşır Padişahtan kulun isyanına gufran yaraşır
Rabbim ah bezm-i elestten beri gurbet çekeriz Unutup zatını, ağyar ile hasret çekeriz
Sanırız attığımız ok zulm oku ağyara değer Döner ahir dokunur sineye mihnet çekeriz
Oynaşır sinede şeytan ile nefsin oyunu Kapılıp sihrine düştükçe nedamet çekeriz
Cümlemiz dertliyiz amma niye dert ortağı yok Görünen çokluğa rağmen yine halvet çekeriz Mustafa TAHRALI
Muhammed dünyaya geldi Muhammed dünyaya geldi Melekler tebliğe indi Cihan muradına erdi Can Muhammed nurdan Ahmet
Gördüm göbeği kesilmiş Sünnet olmuş tuz ekilmiş Nurdan kundağa sarılmış Can Muhammed nurdan Ahmet
Kırk yaşına erdi Ahmet Peygamber oldu Muhammet Hem döşendi cennet Can Muhammed nurdan Ahmet
Abdulmutalip dedesi Hem Abdullah’tır Babası Amine hatun annesi Can Muhammed nurdan Ahmet
SEMAiL ne uzun ne kısa kararında boy soyu İbrahim’den ne asil bir soy sacları hoş siyah dalgalı bir koy kemalini giydir beni benden soy alemlere rahmet yüzünü göster kölen bu devletle avunmak ister güneş pervanesi o güzel yüzün nurundan ışığı vardır gündüzün solmaz bir gül rengin ne kış, ne güzün tecelli ediyor yüzünde özün hasretim yanarım yüzünü göster kölen bu devletle avunmak ister simsiyah gözlerin ahu misali daim HAKK a bakar her an visali beyazı olcusu gözde kemali kaşların sureti gökte hilalin razıyım rüyada yüzünü göster aşık maşukuna can sunmak ister bir tutam sakalın bir kaçı beyaz mübarek vücudun serin kış ve yaz canımı yoluna kurban etsem az dostlar defterine köleni de yaz açıver ne olur yüzünü göster gönül hasretinle yakınmak ister duyular mükemmel dişleri inci kokuna tutkun yaşlısı genci yürürken koşmadan olur birinci kapına gelmiş bir garip dilenci açıver ne olur yüzünü göster garip ayağına kapanmak ister yukardan aşağı heybetle iniş yürüyüşünde var hep bu görünüş adetin baktığın tarafa dönüş bize nasip olsun hayırlı bir düş kerem et ne olur yüzünü göster kim böyle bir düşten uyanmak ister seni ilk görenler korku çekermiş sonra ülfet eder hemen severmiş benzerini asla görmedim dermiş erenler yolunda giderek ermiş benzeri bulunmaz yüzünü göster gönüller nurunda yıkanmak ister zatinin nurundan vermiş sana can hilkate nurunla başlamış Rahman yusuf’ta yok sende olan hüsnu an ahlakındır senin mucize kur an alemlere rahmet cemalin göster kölen rahmetine sığınmak ister HAKK in halisisin habibi sensin gönüllerin essiz tabibi sensin en güzel hutbenin hatibi sensin ümmetin en büyük nasibi sensin aşkımın leylası yüzünü göster gönül seni gözden sakınmak ister en güzel en ustun ahlak senindir cömertlikte kemal el hak senindir şefaatte en son durak senindir miraç senin ref ref Burak senindir sen gördün cemalin bize de göster pervane semine hep yanmak ister ProfDrHay reddin Karaman | |
| | | CİHAD-I AŞK Süper Üye
Mesaj Sayısı : 249 Nerden : malatya Kayıt tarihi : 04/10/08
| Konu: Geri: Kutlu Doğum Şiirleri Perş. Mayıs 07, 2009 4:54 pm | |
| FAHR-İ KÂİNAT’IN DÜNYÂ'YI TEŞRİFİ Teşrifi ile O'nun şâd oldu hep gönüller; Öttü güller üstünde tatlı dilli büllüller!
Dağ ve taş bütün varlık gönül gönül uçuştu, Allâh'a habib olan Ebû'l-Kâsım'a koştu
Muştular doldu taştı beklenen geldi diye, O Muhammed'ül-Emin âleme güldü diye!
Şâh edildi aylara Rabiu'l-evvel ayı, Âlem yeniden buldu muhabbet ve safâyı!
Bir başka mucizeydi teşrif ettiği seher; Başa sona tâc oldu O son yüce Peygamber!
Tam ondört burç yıkıldı kisrânın sarâyından, Gelen Ahmed'di zirâ Hüdâ'nın civârından
Putlar yere devrildi secde ile ey âdem, Ve bin yıllık alevler söndü bir demde o dem!
Çünkü "Kaabe kavseyn ev ednâ" aldı seheri; Eşsiz zıyâsı hayrân bıraktı güneşleri!
Aşk seli oldu dağlar, cümle deryâlar ümmet; Yerden göğe her şeyde O'nunla taştı rahmet!
İlâhi, meclûbudur, mecnûnudur felekler, Cebrail baş ucunda halka halka melerler!
O senin nûrun yâ Rabb, ebedilik cânıdır Gül yüzüne hayrânız canların cânânıdır!
Her şey O'nun aşkına on sekir bin âleme, İzhâr oldu rengârenk nûr döküldü lâleme
Cemâdât dahi âşık O mâşuk, nihâyet; Mâşuk ki Allâh âşık başka söze ne hâcet!
Varlık O'na ezelden tâ ebede dek hayrân, Seyretmeye doyan yok, ne ilâhi bir seyrân!
Ey gönül! "Levlâke" ye mazhar-ı izzet olan, Ufkunda müjde müjde nûr-i hidâyet olan;
O muazzam Nebi'nin gül ismini zikreyle; Selâm'dan getirdiği sünnetini fikreyle!
Gelmeseydin ey Nebi varamazdık sabala; Mağlub olur kalırdık düşdüğümüz siyâha!
Ne rahimsin; "ümmeti" diyordun doğduğun gün, Öldüğün günde bile ümmetini düşündün!
Dünyâ ukbâ demedin hepsini hibe ettin, Birgün ümmetin için mirâca dahi gittin
Gayri biz bunca lutfa tâkat getiremeyiz? Sana sunmadan cânı Hakk'a götüremeyiz!
Coşkun şelâlelerle gönlümüz, yanık çınar, Sensiz öze göz olmaz oradan akan pınar!
İsteriz ey yüce nûr; sonsuz nûrunu bizler, Dizildi sıra sıra kalpler şefâat gözler!
Fâni idi tükendi methine âciz kalem Sûkûti ile sustu söze çâresiz kalem
O güzel gülşeninden uzakta tutma beni, Ya Rasûlallâh meded, gönlüm arzular seni!
ŞİİR yakismiyor agzim adini ansam hayal bile edisim saygisizca geliyor seni tanidigimi soylek ne kelime dusundukce tanimadigim beliriyor okumadan anlamadan yasamadan Efendim
Seni, gordum diyemez bana hicbir sahabi Seni, duydum diyemez bana hicbir revahi Seni, anladigini soyliyemez bir daahi Sen ki; tum varliklardan cok ote, cok seffafsin dogmadan parlamadan anlatmadan Efendim
salginlar dunyasi ve hersey perme-perisan kimler fatih kesildi ve ondan meded uman timsalin kac asirdir serin, berrak ve derman ama neden ki sakin, sessiz gozyasi gibi gurul gurul rengarenk caglamadan, Efendim
Sen dagin zirvesine kurdun vefa tahtini vadi vadi suladin ovalari baglari ayagina batan tas sonsuza kadar mahkum sana bagrini acan camurlar saraylarda dinlenmedin yemedin sevinmedin Efendim
ama bir insan gibi, bahari resmedisim sagir ve dilsiz kadar bulbule anlam vermek atesli bir hastanin sofradan uzakligi ve ben bundan cok ote seni anlatiyorum gormeden dinlemeden dokunmadan Efendim
abdullahlar musablar ammarlar seni bekler dunya yesribe donmus yurekler seni bekler ufkumuzda beliren Gunes Seni mujdeler bir belirti Efendim sararan benizlere bekletmeden soldurtmadan kurutmadan Efendim
ALEMLERE RAHMET Alemlere rahmet olarak geldin Ümmetine şefaat vaad eyledin Gezel ahlakı sen itham eyledin Selat selam sana ya rasülüllah
Nen büyük şeref sana ümmet olamak Gözderigin dogru yola kuyulmak Kurana sarılmak Namaza durmak Senin ögüdündür ya rasülüllah
Allahın birligine iman ettik, Dilimizle bunu ikrar eyledik, seni kendimise rehber eyledik, Bizlere şahit ol ya rasülüllah,
Dinimiz islam'dır ELHAMDÜLLAH Canınız fedadir Fi sebilullah Gönahlarımız çoktur bi iştibah Bizlere şefahat ya rasülüllah
Aşkın ile aşıklar Aşkın ile aşıklar Yansın ya Resulallah İçip aşkın şarabın Kansın ya Resulallah
Şol seni seven kişi Verir yoluna başı İki cihan güneşi Sensin ya Resulallah
Aşık oldum dildare Bülbül oldum gülzare Seni sevmeyen nare Yansın ya Resulallah
Aşık yunusun canı İlmi şefaat kanı Alemlerin sultanı Sensin ya Resulallah
Ehlen ve sehlen merhaba Ey enbiyalar serveri Ey evliyalar rehberi Ey insucin peygamberi Ehlen ve sehlen merhaba
Sen canların cananısın Dertlilerin dermanısın Alemlerin sultanısın Ehlen ve sehlen merhaba
Allahü ekber şanühü Sultanehü sübhanehu Kad caena burhanehu Ehlen ve sehlen merhaba
Sensin mahbub-i hüda Etme şefaatten cuda Ahmet Muhammet Mustafa Ehlen ve sehlen merhaba
Derviş yunus söyler sözü Dergahına sürer yüzü Severler mahşerde bizi Ehlen ve sehlen merhaba
Veda Hutbesi Büyük Peygamber binmiş Kusva adlı deveye Hitab ediyor yüz bini aşkın sahabeye Bu bir hutbe ki; İslâm nizâmını besteler Bu bir ses ki; mü'minin imânını tâzeler Bu hitâbe, ezelden ebede her çağadır Sonsuz zaman boyunca, bütün insanlığadır "Önce rahman ve rahim Allah'a hamd ederim Ancak ona inanır, O'na kulluk ederim Yaradan, yaşatan ve öldüren kadir O'dur, Eşi ortağı yoktur, evvel ve âhir O'dur Ey ümmetim Ashabım! Duyunuz belleyiniz, Ey insanlar! sözlerimi çok iyi dinleyiniz Belki bu yıldan sonra sizinle bilmiyorum, Bir daha burada bulunamam diyorum Bu gün, bu ay, bu şehir nasıl ki masundur Hepinizin malı, canı nâmusu da masundur Hepiniz Rabbinizin huzuruna gelecek, Ve hayatının çetin hesabını verecek Hak yolunu tutanlar cennet ve ridvan bulur, Bâtıl yola sapanlar, azab ve nîran bulur Benden sonra şeytana sakın tâbi olmayın, O sizin düşmanınız, hilesine asla kanmayın Ey nâs! Birbirinizin boynunu vurmayınız, Ayrılığa düşüp de birliği bozmayınız Burada bulunanlar, şu anda olmayana, Sözlerimi bildirsin sözümü duymayana Belki de sizden fazla sözümü tutabilir, Ve sizden daha iyi ögüte uyabilir Faizin her türlüsü haramdir çigniyorum, Cahiliyyet devri bu isi yasakliyorum Kan gütmek her sekliyle yasaktir söylüyorum Hepsini ayagimin altinda çigniyorum Kaldirdigim ilk faiz, amcam Abbas'inkidir, Kaldirdigim ilk kan da amcazâdeminkidir Ne zulüm ediniz ve ne de zulüm görünüz, Ey Allah'in kullari! Gelin kardes olunuz Size kadinlariniz Allah'in emaneti, Emanete hiyânet, çagirir felâketi Kadinlari Allah'a söz vererek aldiniz, Nefsinize Hak ahdi ile helâl kildiniz Sizin onlarda, onlarin sizde hakki vardir, Haklara saygi gerek, hakka ta'zim kutsaldir Kadin hakki iyilik güzellik ve ikramdir, Helâl yoldan yemesi, giymesi ve iskândir Erkek hakki; kadinin iffetli olmasidir Size ait evin ve malin korunmasidir Birakip gidiyorum size iki emanet, Uyarsaniz onlara bulursunuz selâmet Emanetin biri, Allah'in sözü Kelâmullah, Birisi benim sözüm, sünneti Resûlüllâh Mü'minler birbirinin süphesiz kardesidir, Kardes hakkini ihlâl etmek helâl degildir Insanlar! Emaneti sahibine veriniz, Ehline vermezseniz, kiyamet bekleyiniz Insanlar! Rabbiniz bir ve babaniz Ademdir Adem ise topraktan halk olmus ilk nebidir Allah katinda üstün, O'ndan en çok korkandir, Her emrine bas koyan, her yasaktan kaçandir Ne Arab'in acem'e, ne de acemin Arab'a Bir üstünlügü yok tek ölçü takvâdan baska "Takva" Allah korkusu, her mü'minin kalbinde Onu her an koruyan bir bekçidir içinde Ey insanlar! Ey ashap size teblig ettim mi? Allah'in her emrini sizlere bildirdim mi?" Bütün ashab dediler evet teblig eyledin, Allah'in her emrini bize talim eyledin "Ey nas! Rabbim beni yarin soracak size Yapti mi Peygamberlik vazifesini diye Bu suale nasil bir cevap vereceksiniz Ve hakkimda o zaman neler diyeceksiniz" Bütün ashap dediler, içten ve bir agizdan, "Ey Allah'in Resûlü, Ey Peygamberi zisan! Diyecegiz, Yarabbi gönderdigin Peygamber, Her emrini bildirdi ve bize verdi haber Hep iyiyi, dogruyu ve güzeli ögretti Batildan kurtardi, ulvi hakka yöneltti Emirler ve yasaklar, helâller ve haramlar, Ne bildirdinse, bize öylece anlattilar Yarin hakkinda böyle sehâdet edecegiz, Evet vazifesini tamam yapti diyecegiz" Allah'in Resûlü ve sultan kul'u o zaman, Nur yüzünü göklere çevirdi bir an Parmagiyle sehadet isareti vererek, Sonra halkin üstüne dogru üç defa indirerek Nur agzindan döküldü hazin sesle üç hitap "Sahid ol yarab, sahid ol yarab, sahid ol yarab!" ahmet cesur | |
| | | CİHAD-I AŞK Süper Üye
Mesaj Sayısı : 249 Nerden : malatya Kayıt tarihi : 04/10/08
| Konu: Geri: Kutlu Doğum Şiirleri Perş. Mayıs 07, 2009 4:55 pm | |
| MUHAMMED DOĞDUĞU GECE Âlemler nûra gark oldu Muhammed doğduğu gece Mü’min münafık fark oldu Muhammed doğduğu gece
Arşın nuru yere indi,suyun rengi nûra döndü Hep susuzlar suya kandı Muhammed doğduğu gece
Ananın rahmine düştü kafirlerin aklı şaştı Bin kilise geçti Muhammed doğduğu gece
Hûri kızları geldiler,nurdan kundağa sardılar Muhammed’e yüz sürdüler Muhammed doğduğu gece
Ağlayan oğlan avundu doğuran ana sevindi Nice küffar dine döndü Muhammed doğduğu gece
Yerden göğe nûr atıldı yediler kırka katıldı Keşişlerin dili tutuldu Muhammed doğduğu gece
Yunus derki : Hey Kardeşler, akar gözlerden yaşlar Secde etti dağlar taşlar Muhammed doğduğu gece
YAĞMUR-1 Var edenin adıyla insanlığa inen NUR Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-i hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat
Yıllardır boz bulanık sular yudumladım ya o zaman bul bi çare sen işini bilirsin Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur,seni bekleyen bir tas da ben olsaydım
Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayal köşküm,gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
İhtiyar kubbesinden kan süzülür Nebi'nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak Yeryüzü avaredir,yapayalnız ve kurak
Zaman ayaklarımda tükendi adım adım Heyûla,bir ağ gibi ordu rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kus da ben olsaydım
Yağmur,gülşenimize sensiz,baldıran düştü Düşmanlık içimizde;dostluk yaban dustu Yenilgi,ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfaya talihsiz binlerce kurban dustu
Bir güzide mektuptur,cağların ötesinden Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük muştu,pazartesinden Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sukutu yar,sevinci dualar kadar derin
Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım Bir cezir yaşadım ki,yaşanmamış,mazide Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü
****** Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından Alsam ölümsüzlüğü dudaklarından
YAĞMUR-2 Medeni arzuların ardında seyre daldım Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali Hazindir ki dertleri aşmaya umman düştü
Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır Sesini duymayan, girdabında boğulur Ana rahminde olur sensizlikten cenin Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
Saatlerin ardında hep kendimi aradım Bir melal zincirine takıldı parmaklarım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Sensiz,ufuklarıma yalancı bir tan düştü Sensiz, kıtalar boyu uzanan vatan düştü Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
Ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin Mekânın fırçasında solmayan fırça senin
Yağmur,bir gün elimi elinde bulsaydım Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hira'dan Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça, ateş sahibinin hayalleri
Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım O mücella çehreni izleseydim ebedi Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü Baykuşa cifte yalı; bülbüle zindan düştü Katil sinekler deldi hicabın perdesini İstiklâl boşluğunda arılar nadan düştü
YAĞMUR-3 Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin Ebedi aşka giden esrarlı yollarında Senden bir kıvılcım, süreyya bir şulenin Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü On asırlık ocağın savururdum külünü
Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran,s ana râm olanlara Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü
Badiye yaylasında koklasaydım izini Kefenimi biçseydi Ebva'dan esen rüzgâr Seninle yıkasaydım acılar dehlizini Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı, kalkan düştü Mahkûmlar yargılıyor, hakimler mahkûm şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü
Firakınla kavrulur çölde kum taneleri Ahuların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin,bereketin doldurur haneleri Sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
Devlerin esrarını aynalara sorsaydım Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlik bozulan dengeye ziyan düştü
Islaklığı sanadır ahimin, efganımın İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü Beynimin merkezine olumsuz ferman düştü Silindi hayalimden butun efsunu ömrün Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nefesinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklara hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mümindir sema; sana muhtaçtır zemin
Damar damar hep seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahira'dan süzülen bir yas da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir gürmüş de ben olsaydım Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım Nurullah Genç
GÖNLÜMÜN GÜLÜ Seni seven her ruh uludur ya Resûlallâh! Gönlü-gözü onun doludur ya Resûlallâh! Cemâlin pertevinden zerre sevk alan billâh, Kapının ayrılmaz kuludur ya Resulallah
Beklemez bir başka iltifât Sana erenler, Semtin iltifat buğuludur ya Resûlallâh! Gönül gözleriyle bir kere seni görenler, Onlar ruhların bir koludur ya Resûlallâh!
Uçuşur ikliminde altın kanatlı kuşlar, İklimin kuşların yoludur ya Resûlallâh! Cennet yamaçları gibidir orda ufuklar, Cemâlin bu ufkun tülüdür ya Resûlallâh!
Sana ermek imanlı gönüllerin rüyâsı, Seni bilmeyenler ölüdür ya Resûlallâh! Vuslatın, bu garip kıtmîrin her dem hülyâsı, Bu benim gönlümün gülüdür ya Resûlallâh! | |
| | | | Kutlu Doğum Şiirleri | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |